2009 sezonu sonunda Bülent Korkmaz’ın ayrılacağını hepimiz geldiği gün biliyorduk. Önceki sezonda yönetim yaptıkları transferlerle bizlere umut veriyordu, yeni Galatasaray’ın temellerini 2008’de atmaya başladığımızı düşünüyorduk.
Ortadaki isimler herkesi heyecanlandırıyordu. G.Houllier gelirse ve Lyon ve özellikle L’Pool’daki oluşumu bizim içinde gerçekleştirebileceğini düşünüyorduk. Schuster’i ve daha nicesini değerlendiriyorken şapkadan tavşanı çıkartmıştı yine yönetim, hem de öyle böyle bir tavşan değil, Barça’nın belki de son 20 yıldaki en başarılı 2 döneminden birinin hakimi Frank Rijkaard’ı getirmiştik İstanbul’a.
Geldiği gün Barcelona’daki oyun anlayışını değerlendirdik, kondisyonerinden yardımcısına kadar mükemmel bir ekibe sahip olduğumuzdan övündük. Bunları yaparken bir şey yaptık, SABIR ETMELİYİZ dedik. Skibbe’de veya başka hiçbir hocada yapmadığımız sözü verdik, Frank Rijkaard’a güveniyoruz, zamanla takımı düzene oturtacaktır dedik. Barcelona’ya gittiği ilk sezon devre arasına doğru düşme hattına kadar gerileyen takımı nasıl 2.yaptığını konuştuk. Sezona ön eleme maçları yüzünden erken başladık, transferleri (Elano hariç) bu doğrultuda ağustosun sonuna bırakmadan yaptık ve sezona bomba gibi başladık. 103 gollük rekor kırılacak, mor forma ile dalga geçenleri morartıcaz diye umutlandık daha eylül ayında.Her şey Fenerbahçe maçına kadar düzgün giderken o maçta Baros’u kaybetmenin yanında birçok şeyi daha kaybediyorduk. Rijkaard sisteminden taviz vermeyen anlayışı doğrultusunda Nonda’yı, Kewell’i hatta yoklukta Arda’yı o bölgede denedi ve her deneyişinde sistem aksadı. 4-3-3’ün ileri 3’ün merkez forveti için tek uygun adamımız Baros’tu. Devre arasında kiralama formülü ile takviyeler yapıldı. Leo Franco ısrarı sonucu Nonda ile yollar ayrıldı derken hücum hattı Kewell’ın da yokluğunda 2.devre yeniden şekillendi. Sonuç olarak ilk 2’de bitirilemeyen bir sezon oldu.
Yine de inandık teknik kadroya ve yönetime. Ama Ama yönetim bilinçli olarak yapılacak suç diyebileceğimiz vukuatlar sergilemeye başladı. Adnan Sezgin’in rolünün arttırılması, Haldun Üstünel’in pasifize edilip küstürülmesi, oluşan krizleri yönetmek bir kenara yaptıkları ile daha da büyütülmesi, medyaya veya ezeli rakiplere karşı en ufak bir duruş sergilenememesi… Bunlar yönetimin karnesine hep eksi olarak yazılırken, transferde de ihtiyaç olan toplam 3 oyuncu varken, eldekileri de göndererek ihtiyacı 6’ya, 7’ye çıkarttılar. Satılması gerekeni (Elano) satamayıp, alınması gereken oyuncuları da almadılar. Transferin son gününde de başarısız sonuçlara gelecek eleştirilere cevap olarak “takım alışma sürecinde, iyi yoldayız” diyebilmek adına Misimovic ve Insua’yı takviye ettiler.
4-2-3-1 e dönüyoruz dedik, hadi bir umut dedik, takım alışırsa bu oyuncularla bir şeyler yapabiliriz dedik. Amaaaa, oyuncular kendilerini Galatasaray’dan büyük görmeye başladıkları an değil FR, bütün hocalar gelse Galatasaray’ın bu günkü duruma gelmesine engel olamazdı. Hocasının aldığı kararlara saygısı olmayan, çıkıp basına demeç veren, gündeme futbol dışı konularda gelen, takıma ihaneti kendisine güvenilmemesine bağlayan oyuncular bu iş yürümezdi ve yürümedi de…
Şimdi suçlu arıyoruz. Evet, Rijkaard ve ekibi suçludur ama yine de en masumu onlar kalıyor fotoğrafa geniş açıdan baktığımızda. Yönetimimin basiretsizliği, bazı futbolcuların karaktersizliğinin yanında FR’e bir şey diyemiyorum. Çok güzel bir tercihti ama Galatasaray tarihine çok başarısız bir hoca olarak geçti.
Bugün itibariyle gündemde birsürü isim dolaşıyor, dönme dolap gibi aynı isimler etrafındayız. Şu saatten sonra Galatasaray’da çok büyük bir değişim yapacak hoca dünya üzerinde yok. Kim gelirse gelsin bu sezonu çöpe atacaz ve önümüzdeki sezon için yapılanacaz. Saha da çok büyük değişim yaşamayacağımız belliyken, medya da, rakiplere ve futbolculara karşı sertliği ile otorite koyabilecek bir isim ile bir nebze düzelebiliriz. Fatih Terim’in gelmesini sırf bu açıdan isteyebilirim.
Frank Rijkaard’la sözleşmeyi fesh eden yönetim, hemen bir toplantı daha yapıp gelecek hocanın kararı doğrultusunda gibi bir saçma açıklama yapmadan takımı sabote eden, sarı kırmızı bez parçası giydiğini sanan futbolcu müsvettelerini kadro dışı bırakmalı, göndermelidir takımdan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder