19 Ağustos 2010

Avrupalı GalataSaray [Derwall 1985– Fatih Terim 1996 dönemi]

Derwall’in teknik direktörlüğe gelişi ile her anlamda modernleşmeye başlayan Galatasaray’da artık Ali Sami Yen’in unutulmaz sözleri uygulanmaya başlanıyor ve Avrupa’da ses getiren galibiyetler çıkartılmaya başlanıyordu. O günlerde atılan tohumlar sayesinde ilerliyen yıllarda Şampiyon Klüpler Kupası yarı finali, UEFA ve Süper kupa zaferleri, Şampiyonlar Ligi Çeyrek finali ile beraber nice zaferler kazanılmıştı.

85-86 senesinde Derwall yönetiminde ilk Avrupa tecrübemizi kupa galipleri kupasında yaşıyorduk. İlk turda Widzew Lodz’u eleyen Galatasaray 2.turda o sezon yarı finale çıkan Uerdingen’e eleniyordu. 87-88 sezonunda Şampiyon Klüpler Kupasında, ilk turda Gerets’li kadrosuyla kupayı alacak olan PSV’e 3-0 lık maçın rövanşında efsaneler arasına geçmiş 2-0’lık galibiyete rağmen eleniyorduk. Rövanş maçı ile ilgili Şef Gümüş Kıvrım; takımın kaybederken çok şey kazandığını, ortaya koydukları irade ile neler yapabilecekleri kendileri de dahil olmak üzere herkese gösterdiğini söylüyordu.



“AVRUPA AVRUPA DUY SESİMİZİ, BU GELEN CİMBOM’UN AYAK SESLERİ”

Monaco Maçı, Prekazi
Galatasaray adının markalaştığı, tüm Avrupa tarafından bilinmesini sağlayan sezon 88-89 sezonu idi. Şampiyon Klüpler Kupasında Rapid Wien (1-2, 2-0) zaferiyla başlayan yürüyüş Galatasaray tarihinin en önemli 10 maçı içinde gösterilebilecek Neuchatel Namax maçları (0-3, 5-0) ile sürüyordu. Neuchatel zaferi Avrupa basınında Galatasaray’ı manşetlere çıkartmış, inançla gelen zafer olarak tarihte yerini almıştı. Çeyrek finalde o zamanın Fransız devi Monaco’yu Prekazi’nin füzesi ile geçen (1-0, 1-1) Galatasaray, yarı finalde Hagi’li Steau Bukres’e (4-0,1-1) eleniyordu.
Avrupa’nın 4 büyüğünden biri olmayı başaran Galatasaray’da artık hedef ingilizler gibi toplu halde futbol oynamak, bir renge ve isme sahip olmak ve Türk olmayan takımları yenmek olmuştu.

4 Mart 1992- Werder Bremen @ Ali Sami Yen
90’lı yıllara girildiğinde önceki yıllarda kazandığı başarılarla beraber büyüyen Galatasaray Mustafe Denizli ile tekrar aynı başarıları tekrar etme peşindeydi. 91-92 sezonunda sırasıyla Eisenhuttenstadt, Banik Ostrava ve Werder Bremen ile oynayan Sarı-Kırmızılılar 2-1’in rövanşında Ali Sami Yen’de çok dramatik bir şekilde 0-0 berabere kalarak çeyrek finalde Kupa Galipleri Kupasına veda ediyordu. İstanbul o zamana kadar çok az gördüğü karı görüyordu 18 Mart’ta.
Kar içinde olan sahada Rotariu topu boş kaleye gönderemeyince maç 0-0 bitiyor ve eleniyorduk. O sezon kupayı da kazanan Bremen’in turnuva boyunca kazanamadığı 2 maçtan biri olan 0-0’lık maç tarihimizin en hüzünlü maçlarından biri olmuştur.

92 yılında Almanların kurt hocası Feldkamp’ın gelişi ve takımın gençleşme adına geçirdiği revizyon meyvesini 2 sezon boyunca gelen şampiyonluklar verirken Avrupa’da ilk sezon, Aldair, Hassler, Caniggia, Muzzi’li kadrosuyla Roma’ya çeyrek finalde eleniyordu. İlk maçta Hayrettin’in de katkılarıyla Aldair’in attığı 2 gol (3-1) turu zora sokuyordu, rövanşta 2-0 geriye düşmemize rağmen 3-2 kazanmamız bize sadece itibar katıyordu.

AVRUPA LİGİ OLUŞUYOR… “ŞAMPİYONLAR LİGİ”

Avrupa’da şampiyonların bir lig usulü oynayıp daha çok maç yapmalarını planın getirisi olarak 93 sezonunda Şampiyon Klüpler Kupası yerini Şampiyonlar Ligine bırakmıştı. İlk sezonunda 2 turdan sonra grup maçları olarak düzenlenen turnuvada gruplara toplam 8 takım alınıyordu. İlk turda Cork City’i (2-1, 1-0) geçen Galatasaray, İngiliz devi Manchester ile 2.turda eşleşmişti.

Manchester United-Galatasaray
Herkes Galatasaray’ın prestij mücadelesine çıkacağını düşünüyorken, İngilizler İstanbul’a turistik gezi yapmanın planını yapıyordu. Maçın ilk 15 dakikası geçildiğinde 2-0 öne geçen İngilizler turun çok kolay geçildiğini düşünmeye başlarken sahneye Arif çıkıyordu ve Ümit Aktan’ın mükemmel anlatımıyla 90’daki örümceği alıp Old Trafford’u susturuyordu. “Schmeichel değil bütün Michael’lar gelse kurtaramaz” lafını literatüre sokan Ümit Aktan takım coştukça coşuyordu bu maç. 2-0’dan maçı 3-2 getirmemiz 30 küsür yıldır evlerinde mağlubiyet almayan İngilizleri panik halde oynamaya sürüklüyordu ki Cantona’nın golü ile 3-3’lük destansı bir beraberlikle İstanbul’a dönüyorduk. Rövanşta mükemmel mücadele ederek 0-0 beraberlik ile turu geçip ilk Şampiyonlar Ligi’ nde Avrupanın 8 büyüğünden biri oluyorduk. Manchester gibi bir devin elenmesi üzerine UEFA bundan sonraki sezonlarda seri başı uygulamasına geçiyordu.

Gruplarda Barcelona, Monaco ve Spartak Moskova ile oynayıp Samiyen’de Barça ve Moskova ile 0-0 berabere kalarak grubu 2 puanla sonuncu bitiriyorduk. Bu sezonun Galatasaray tarihi açısından en önemli kazancı, hiçbir paranın, hiçbir gücün satın alamayacağı iki şey oldu: Tecrübe ve onur.

94-95 sezonu ile tekrar Şampiyonlar Ligine giren Galatasaray bu sefer gruplarda Barcelona, Göteborg ve Manchester United gibi devlerle eşleşiyordu. Samiyen’de Manchester ile 0-0 berabere kalıp Barcelona’yı 2-1 yeniyorduk. AliSamiYen artık rakipler için bir cehennemdi. 2 unutulmaz Göteborg maçı yaşayan Sarı-Kırmızılılar Samiyen’deki maçta 22 korner atıp gol bulamazken Göteborg attığı tek kornerden gol çıkartıyor ve evimizde bizi yenen tek takım oluyordu.

Sparta Prag-Galatasaray

Saftig’le geçen başarısız yılın ardından Şampiyonlar Ligi’ne kalamayan Galatasaray 95-96 sezonunda Kupa Galipleri kupasına katılıyor ve yükselen değer Çek Cumhuriyeti takımı Sparta Prag ile eşleşiyordu. 3-1 ve 1-1’lik skorlarla Avrupa’ya çok erken veda ederken bu tur Hayrettin’in de katkılarıyla Avrupa piyasasına Pavel Nedved isimli yıldızı kazandırıyordu.



Araştırmanın bu ilk kısmında Derwall’den Terim’e kadarki 11 sezonu değerlendirmeye çalıştık. 2000’lerle beraber Avrupa’nın elit takımları arasında yer alan Galatasaray’ın temellerinin atıldığı bu dönemde vizyon sahibi yöneticiler ve teknik kadrolar ile geleceğe gerekli yatırımlar yapılmıştı. Bu dönemde başkanlıkta Ali Tanrıyar ve Alp Yalman görev almıştı.


Yazının devamı olan [Fatih Terim-Lucescu] dönemini en yakın zamanda yazmayı planlıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder