27 Eylül 2010

Lincoln - Elano - Misimovic | Akbabalar sıradakini bekliyor...

Medyanın Galatasaray nefreti üzerinde hemfikir olmayanımız yoktur heralde. Zamanında Hagi'yi bile eleştirebilen güzide (!) medyamız, ondan sonraki süreçte her oyuncumuza bir kulp takmayı başardı.

Bu yazı da 10 numara - lider oyuncu pozisyonu için geçen isimlere bakıyoruz.Felipe ile başlayan süreç Revivo ile devam etti. O zamanlardaki yorumcular şimdikilerle aynı olmadığından Lincoln-Elano-Misimovic üçgenini çizelim biz.

Lincoln ve Elano sürecini 2 paragrafta özetleyecek olursak...


Lincoln 2007-2008 sezonunda takımın yeniden yapılanma sürecindeki en kilit taşımızdı. Eski hocamız Feldkamp'la kurulan kadroda 10 numarayı alan Lincoln Schalke04'de efsaneler yaratırken Fenerbahçe'ye attığı gol ile gelmeden önce bile Galatasaray'lıların sevdiği bir isimdi. Hagi gibi başladı, ilk 2 maçta attığı goller ile umutları yeşertti. 5.haftada Hakan Şükür ile Beşiktaş maçı arifesinde Feldkamp'tan kesik yedi. Devre arası oldu, dönüşünde kampa geç katıldı, gün geldi son dakikada Gençlere golünü attı ve 6 maçlık şampiyonluk yürüyüşünü başlattı. 2. Sezon hazırlık kampına geç katıldı, gazetelere takım kamp yaparken, onun Brezilya'da dans yaptığı görüntüler yansıdı. Skibbe'nin oyun anlayışında Lincoln'un yıldız olacağı öngörülürken takıma Kewell, Baros takviyeleri de yapıldı. Devre arasında 10+ asist-gol ortalaması ile ligin altını üstüne getirirken bir nebze eleştiri almıyordu. Devre arası oluyor ve yine geç geliyordu Lincoln. Takım kötüye giderken medyada suçlanan Lincoln oluyordu. İyice ortaya çıkan Lincoln krizi futbolcuyuda küstürüyordu ve yönetim Hertha Berlin maçında ona kaptanlık vererek ona güven verip, kazanmayı planlıyordu. Gerek kendi hareketleri, gerek takım arkadaşlarının maçtan sonraki açıklamaları kaptanlığı Lincoln'e vermenin çok büyük bir yanlış olduğunu ortaya çıkartıyordu. Skibbe'den sonraki kriz süreci B.Korkmaz dönemi daha başlarken Korkmaz'ın verdiği demeçlerle daha da artıyordu ve yönetim ve Bülent hocanın da sonraki haftaki tutumları ile zaten nazlı olan Lincoln ile yolların ayrılmasına sebep oluyordu.

Elano transferi ile takıma yine bir Brezilyalı yıldız transfer ediliyordu 2009 sezonu başında. Lincoln'lü günler hala tazeliğini korurken basının ikisini kıyaslaması üzerine Elano "Bizim sadece pasaportlarımız aynı, benim karakterim farklı"minvalinde açıklamalar yaparak olumlu izlenimlerle başlıyordu sezona. Ne varki 2009 sezonuna Galatasaray ön elemeler yüzünden Temmuz başında başlamış ve yapılan transferlerin uyum süreci geçmişti. Elano takıma yaklaşık 2 ay geç katıldığından uyum süreci onun için daha uzun sürdü. Frank Rijjkard'ın sisteminde ona bir türlü rol bulamaması, Brezilya'da hayranlıkla izlediğimiz Elano'yu Türkiye'de göremememize sebep oluyordu ve oyuncuda da huzursuzluk yaratıyordu. Dünya kupasında göstereceği performansa göre Elano'yu satmayı kafasına koyan yönetim, WC'de geçirdiği sakatlık sonrası gelen tekliflerden memnun olmamış olacak ki Elano'yu takımda tutma kararı aldı. Kafasında Galatasaray'ı bitirmiş bir Elano ve planlarında Elano'yu pek de düşünmeyen bir teknik heyet ile sezona başladık. Bu aylarda gazetelerde manşet Elano'nun mutsuzluğu, Rijjkard'la geçimsizliği. Eminim yönetim şu an Elano'yu satmadığına pişmandır, hem takımdaki ahengi bozan, hem oturduğu yerden 3m € para alan bir oyuncu her takım için fazla lükstür.

Lincoln için çok uyumlu değil yaftası daha gelmeden yapıştırılmış, Elano içinse çok olumlu görüşler aktarılmıştı. Fakat geçen 3 sezonda, aklımızda kalan bu iki oyuncunun da bize sahada yaşattıklarından ziyade saha dışındaki yaşattıkları. 

Ben burada tamamen futbolcuları suçlayamıyorum. Evet sorunları olan isimlerdi belki, belki takıma uyum sağlayamadılar ama her transferimizde böyle sorunlar çıkmasının tek sebebi oyuncular olamaz. Medya, başta Rıdvan olmak üzere,(ki Rıdvan için ayrı bir başlıkta yazılar yazmak gerekir) futbolcuların zayıf yerlerinden saldırıyor ve buna karşılık olarak yönetimsel cevap veremiyoruz. Lincoln ve Elano  ile her ters haber gazetelerde manşet olarak verilirken, çıkan kriz süreçlerinde kaybeden biz oluyoruz. Bir nevi futbolcuları çarçur ediyoruz basın karşısında. 

Şimdı sırada Misimovic var. İ.BB maçının devre arasında Rıdvan Misimovic' i eleştirebilmek için taklalar attı yine. Ona göre Misimovic'in yerine M.Sarp'ı koysaymışız takım dirençli olurmuş, koşuyor olurmuş vs... Daha adamın geleli bir ay olmamışken Misi. aşısısının Galatasaray'a daha büyük sorunlar açacağını belirtiyor efendiler. Burada görev taraftara ve yönetime düşüyor. Yönetim sert şekilde haberlere resmi karşılık verip itibar edilmemesini sağlamalı ve taraftar da oyuncusunun arkasında durmalı. 

Yönetim olarak doğru strateji izliyor olsaydık dünkü maçtaki en büyük kozumuz Elano olacaktı belki de, ama şimdi küskün bir milyon dolarlık yedeğimiz var.

2 yorum:

  1. Şunu'da itiraf edelim hagi'nin gittiğinden sonra gelen en iyi on numaramız lincoln'dü... Hala özlüyorum ben.. Schalkedeyken fenerbahçe maçında yaptığı o temiz gol vuruşlarının kalitesi benim için çok ayrıdır.

    YanıtlaSil
  2. Kesinlikle katılıyorum. Felipe'de çok iyiydi ama eleştirilecek yönü çoktu Lincoln'e göre.
    Lincoln-Kewell-Arda-Baros... Böyle bir kare-as umarım bu sene de yakalarız

    YanıtlaSil