18 Ağustos 2010

Galatasaray - FC Karpaty Lviv (Maç Öncesi Analiz)


Yıllarca menajerlik oyunları oynamama ve Avrupa Futbolu'nu elimden geldiğince takip etmeme rağmen Karpaty Lviv ismini ilk defa kura çekimi torbalarına baktığım zaman görmüştüm. Geçmişi hakkında hiçbir şey bilmediğim bu takım hakkında internetten elde ettiğim kısıtlı bilgi ve bugün Hürriyet'te çıkan Mircea Lucescu'nun bir kaç sözü dışında elimde çok da fazla bir şey yok.



Kısaca bakacak olursak adını Karpat Dağları'ndan almış olan rakibimiz 99/00 sezonundan beri ilk, toplamda üçüncü defa Avrupa Kupaları'na katılıyor. Ukrayna Süper Ligi'nde genelde orta sıralara oynayan bir takım ve geçen sene ligi 5.sırada bitirip UEFA Avrupa Ligi 2. Ön Eleme turundan turnuvaya katılmışlar. Şu an Ukrayna Ligi'nde 6 maçta 5 gol atıp 5 gol yemişler ve 8 puanla 6. sıradalar. Kendi evlerinde 2 galibiyet 1 beraberlik, deplasmanda da tersine 2 mağlubiyet 1 beraberlikleri var. İstatistiklere baktığımızda evlerinde aslan (zaten lakapları da Yeşil Aslanlar imiş), deplasmanda kuzu gibiler. Az gol atıp az gol yiyorlar. Diğer taraftan Lucescu'nun sözlerine kulak verecek olursak, genelde Ukrayna takımlarının ortak özelliği olan 90 dakika mücadele etmek Karpaty Lviv için de geçerli. Takım olarak uzun boylu, atletik ve sağlam bir defans hattına sahiplermiş. Bütün takım halinde genelde savunma ağırlıklı ve özellikle deplasmanda kontra atağa dayalı bir futbol oynuyorlar. Son olarak takımın mücadeleyi bırakmamasından da anlaşılacağı gibi gollerinin çoğunu 80. dakikadan sonra buluyorlarmış.

Umarım bizim teknik heyetin de rakip takım hakkındaki bilgisi benimki kadar değildir. Eskiden yardımcı antrenör veya teknik kadrodan herhangi birilerinin Avrupa maçlarından önce rakip takımı izlemeye gittiği yönünde haberler çıkardı. Çok merak ediyorum acaba bu hafta sonu deplasmanda ülkemizi Ukrayna ile karşılaştıracak olursak Galatasaray gibi büyük bir takım olan Shaktar Donetsk ile oynamış olan Karpaty Lviv'i kulüpten herhangi biri izlemeye gitti mi???

Neyse gelelim bizim takımımıza.. Bu sene Galatasaray için sıkıntılı başladı, iyi başladığımız maçlarda mutlaka bocalıyoruz ve bu bocalama dönemini hasarsız atlatamadığımız zaman sonuç bizim için hüsran oluyor. Takımda orta saha ve defans arasında inanılmaz bir anlaşmazlık durumu var ve teknik ekip buna bir türlü çare bulamıyor. Bence transfer olmadan çare bulması da imkansız çünkü eldeki malzeme yeterli değil.

Maça gelecek olursak, rakip takımın özelliklerine bakacak olursak bu maça kesinlikle santraforlu başlamamız lazım, rakip takım halinde katı defans anlayışına sahip, Kewell'ı forvete koyarak zaten sınırlı olan sahadaki yaratıcı oyuncu potansiyelimizi sadece Arda'ya indirgemememiz lazım. Bence gerek Baros gerekse Mehmet Batdal farketmez ikisinden birinin santrafor olarak maça mutlaka başlaması lazım. Kewell ve Arda ile birlikte aynen Belgrad maçlarında olduğu gibi maçın başlarında yoğun baskı ile golü bulabileceğimizi düşünüyorum. Ondan sonrası ise muamma, rakip takımda 2'si orta saha 1'i forvet olmak üzere 3 tane Brezilyalı oyuncu bulunuyor. Hiç birini tanımıyorum ve ne kadar yaratıcı olup olmadıklarını bilmiyorum ama ne yazık ki bu oıyuncuların Brezilyalı olmaları bile 33 yaşındaki Ceyhun'u bile hiç bir pozisyonda durduramayan bizim orta saha ve defansımızın bu oyuncular karşısında nasıl performans gösterecekleri konusunda bende soru işaretleri oluşturuyor. Sertliği ile ün kazanmış ve bize geldiğinde en çok bu özelliği ve takım içi liderliği ile dikkat çeken Cana bile 1 aydır antrenman yapmasına rağmen form tutamadı ve her maçta adeta sahada dökülüyor. Diğer orta saha oyuncularımıza değinmek bile istemiyorum. Çağlar ve Sabri ise hala sakat ve muhtemelen bu maçta da oynayamayacaklar. Yani beklerde yok. Dediğim gibi transfer olmadan bu sene bizim için defans ve orta saha mevkii hüsrana doğru ilerliyor.

En büyük avantajlarımız olan kendi sahamızda oynama ve Avrupa maçlarını takım olarak ayrı bir havada oynama gibi özelliklerimizi çok iyi kullanarak ve mümkünse gol yemeden galip gelmemiz halinde Ukrayna'ya biraz daha avantajlı gidebiliriz. Umarım Ali Sami Yen'deki Belgrad maçında son dakikalarda yediğimiz 2 golden ders çıkarmışızdır ve öne geçsek bile maçın sonunu beklemeden oyunu rölantiye almayız. Çünkü takım olarak en zayıf rakip karşısında bile skoru korumaya yönelik bir oyun oynayamıyoruz. Rakip takımın Belgrad ekibinden çok farklı bir ekip olduğunu düşünmüyorum. Benzer bir oyunla daha dikkatli olarak ve bu sefer 2 galibiyetle turu geçmemiz en büyük temennim.

Normalde Galatasaray ile ilgili özellikle Avrupa ön elemesinde temennili cümleler kullanmam ama maalesef bu sene geçtiğimiz 4-5 maça bakacak olursak, çok emin konuşamıyorum, çünkü maç öncesi kadroları gördüğüm anda içimi sürekli bir endişe kaplıyor. İnşallah Karpaty Lviv maçları ile birlikte oyuncular da Galatasaray'da oynadığını hatırlar ve bu endişeler kaybolmaya başlar. Sezonun başında çok bir şey istemiyoruz, Arda'nın yarısı kadar oynasınız şimdilik yeter de artar !!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder