20 Ağustos 2010

Galatasaray 2-2 Karpaty Lviv... Daha Kötü Başlayamazdık

Galatasaray’da oynamanın gerekliliklerinin başında o ruhu sahada yansıtmak gelir. Kaliteli kadrolar kurmak, usta teknik hocalarla çalışmak başarının kesin çözümü olsaydı geçen sezon kupaları süpürmemiz gerekirken 2006’da şampiyonluk yerine ilk 3’ü zorlayan bir takım olmamız gerekirdi.

Bu sezonki 4.resmi maçımızı oynadık ve yine hüsranla bitirdik maçı. OFK Belgrad olsun, Karpaty Lyiv olsun 5-0 yenip geçmemiz gereken rakiplerken, maçları sıkıntılı şekilde tamamlıyoruz. Ağustos’un son 10gününe giriyoruz, transferlerin bitmiş takımın oturmuş olması gerekirken; şu ana kadar yaptığımız transferler satılan oyuncuların yerini dolduracak(!) transferler. Böyle olunca dünkü maçta 2 (Baros’la 3) yabancıyla oynayıp, yeni transfer olarak da Serdar, Ali Turan ve Battal’ı izliyoruz.

Maça hızlı tempo ile başlayıp ilk 10 dakika oyunu rakibin ceza sahası dolaylarında oynadık. Bu süreçte topları Battal'la indirip oyunu kanatlara açmaya çalışıyorduk. 4-3-3’ün temel taşı olan ortasahayı Sarp, Ayhan gibi oyuncularla oynayınca, ortasahanın oyuna yapabileceği katkı çok kısıtlanıyor; sonuçta bu arkadaşların topla oynama – oyunun iki tarafını da oynama kabiliyetleri belli. Teknik kadro belki de bu yüzden dün 4-2-3-1 tarzında diziliş ile oynatmayı planladı takımı. Sarp ve Ayhan’ı biraz daha geriye çekip Arda’yı forvete destek veren forvet arkası ortasaha gibi oynatmaya çalıştık en başta. Arda çoğu pozisyonda kanatlara deplase olunca ortasahanın kendi arasındaki mesafe arttı, ve ortasaha üstünlüğünü rakibe vermeye başladık.

Bekler takımın sağ ve sol rayında giden ekspres trenleri olmalıdır, bizde ise durum farklı. Hücuma destek vermekte son derece kısıtlı oldukları yetmiyormuş gibi, defansta da rakiplere ilk müdahalede hep gecikiyoruz. Yediğimiz ilk golde adamını kaçıran Ali Turan, ısrarla kovalaması gerekirken lütfedip geri koşuyor ve ortayı izliyor, Aykut’ta sanki çizgide durmak yerine topun geldiği yöne çizgiye dik durup topu alamasa arkadaki Lviv’li topçu golü atacak.. Aykuuut, arkada adam yok ki, tek adamla geldiler o da ön direkte, yer tutmayı hiç mi bilmiyorsun; iyi yer tutmak sonuçta sadece çizgi üzerinde durmak değildir.
2.golü halı sahada bu halimle ben yedirmem ama altıpasın ortasına gelen topa çıkmayan kaleci, ne yaptığı belli olmayan bek olursa kadroda böyle bir gol yersin. Daha ne kadar benzer gol yemesi gerekiyor Aykut’un ki kaleye Ufuk geçsin. Bırakalım bu golleri Ufuk yesin; çünkü takımın, taraftarın hatta Aykut’un kaleciye güveni kalmadı.

Takımda Arda’ya destek olabilecek tek Kewell oluyor. Arda’nın sırtına binen yük geçen seneye göre bir hayli arttı, bu da onun performansını ister istemez olumsuz yönde etkiliyor.Milli takımda nasıl “işte Arda bu” dedirtiyor bizlere? Verkaç yapıyor, defansın arkasına sarktığında biliyor ki ona düzgün bir pas gelecek. Bu yüzden bize Hamit-Nuri tarzı bir adam şart.

Şu süreçte Sabri'yi mumla arıyoruz, Ayhan ortasahanın en etkili ismi olarak gözüküyor, ve sakatlıktan yeni çıkmış Baros'a muhtaç haldeyiz. Ne kadar içler acısı halde olduğumuzun göstergesi budur bence.

Dünkü maçta maçın adamı bana göre Baros oldu. (Battal'ın ilk yarının son 10 dakikası oyundan çıkartılmasını eleştirecektim fakat sakatlığı üzerine oyundan çıkartılmak istemesi üzerine yorum yapamayız). İleri atılan her topu almak için inanılmaz savaştı yine, bir golcüdeki olması gereken en önemli özelliklerden durması gereken yeri bildiğinden 2.golü attı. Kewell ile beraber bu takımın ruhunu yansıtmaya çalışan savaşan oyuncular oldular dün.
Bunca olumsuzluğa rağmen elbette bu turu da geçicez ve gruplara kalıcaz, ama ilerleyen zamanda Lviv’den biraz daha kuvvetli takımlara karşı neler yaparız düşünemiyorum. Herhalde yönetim gruplara illaki kalırız, ilk 3-5 haftada da birkaç puan kayıbı yaşarsak yaşarız, çok da büyük sorun değil diye düşünüp transferleri son günlere bırakıyor. Bekleyip görecegiz.


Şef Gümüş Kıvrımın yıllar önce söyleyip Hagi’nin yakın zamanda tekrar ettiği gibi
Galatasaray'ın Adının Olduğu Her Yerde Umut Vardır…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder